Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi (MAKÜ) Eğitim Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Gökmen Arslan tarafından öğrencilere “İyi Hissetmek, Kötü Hissetmek, Bağımlılıktan Mutluluğa” söyleşisi gerçekleştirildi.
MAKÜ Fakültelerinde gerçekleştirilen ve 6 Aralık tarihinde başlayan söyleşi etkinliği her gün farklı fakültelerde olmak üzere 9 ayrı söyleşi ile tamamlandı. Öğrencilere stres, kaygı, aşk ilişkisi, duygu boyutu, bağımlılık, değerlerini keşfetmek, sağlıklı ilişkiler kurmak, güçlü duygusal yaşantılar elde etmek, fiziksel aktivite ve sağlıklı beslenme gibi konularda uyarıda bulunan Doç. Dr. Gökmen Arslan öğrencilere animasyon ve çizgi filmler eşliğinde sunumlar gerçekleştirdi.
Eğitimlere ilerleyen süreçlerde devam edeceklerini söyleyen Doç. Dr. Gökmen Arslan yapılan etkinlik hakkında şunları söyledi; “Bağımlılık üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. Aslında gerçekleştirdiğimiz söyleşi biraz bağımlılığın ötesinde bir şey. Dünyanın kabul ettiği bir gerçek var, koruyucu ruh sağlığı. Biz de aslında bu çerçevede bir eğitim planlamış olduk ve biz söyleşi gerçekleştirdik. Bugün sekizinci söyleşimizde, üniversitemizde merkezi fakültelerde birçoğunda bu söyleşileri gerçekleştirdik. Önümüzdeki haftalarda devam edecek. Şu anda merkezi bitirmeyi ve ilçeleri de devam etmeyi düşünüyoruz. Hayat zor ve karmaşık. Kaçınılmaz olarak zorlukları da bizim karşımıza çıkartıyor. Yani bir travma yaşama ihtimaliniz oldukça yüksek. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre yüzde 80’ler civarı hayatımızda bir tramvaya maruz kalma sorunu var. Böyle bir hayatın içerisinde yaşıyoruz. Böyle bir hayatın içerisinde kendimizi korumamız gerekiyor. Çünkü bağımlık bir baş etme mekanizması. Bir noktadan sonra kişiler hayatlarında bağımlı bir şekilde bir baş etme mekanizması olarak kullanıyorlar. Tabi burada benim konuştuğum bağımlılık aslında bizim sadece tütün ürünleri vb. şeylerle konuştuğumuz bağımlılık değil, ben bağımlığı daha çok herhangi bir şeye karşı yaşadığımız bir patolojik aşk ilişkisine benzetiyorum. Yani hayatınızda herhangi bir şeye karşı patolojik bir aşk ilişkiniz varsa çocuğunuz olabilir, eşiniz olabilir, arkadaşınız olabilir, türün ürünü olabilir veya başka bir şey olabilir, telefonunuz olabilir, sosyal medyanız olabilir, herhangi bir şeye karşı böyle bir ilişkiniz varsa, bir aşk yaşantınız varsa bu eğer patolojik düzeyde ise bir bağımlılıktır. Bundan kurtulmak gerekir. Hayatımızı daha anlamlı ve daha değerli hale getirmek için gençlerle bunu konuşuyoruz, daha sonra ruh sağlığı açısından kendimizi nasıl koruyabileceğimizi, bağımlılıktan nasıl korunabileceğimizi ele almaya çalışıyoruz. Burada da temel şeyler var. Aslında yapacağımız şeyler çok büyük şeyler değil, küçük şeyler de hayatımızda kelebek etkisiyle daha anlamlı ve daha değerli bir yaşam sürmemize katkı sağlar.
Üzüntü Bir Sorun Değildir
Günümüz kaygı çağı olarak değerlendiriliyor. Bizim en büyük sorunlarımızdan bir tanesi adım atma noktasında sıkıntı yaşamamız. Yani hayatta biz aslında küçük adımlar atarak hayatımızı değiştirebiliriz. Kaygı yaşıyor olabiliriz, stres yaşıyor olabiliriz veya herhangi bir duyguyla baş etmekte zorlanabiliriz. Bu doğaldır. Bütün duygular bizim bir parçamız yani mutlu olabildiğimiz gibi üzgün olmayı da becermeliyiz. Fakat üzgün olduğunuzda ilişkilerinize zarar veriyorsanız burada sorun vardır. Yani üzüntü bir sorun değildir. Üzgün olduğunda yaptığınız şey aslında yaşadığınız sorundur. Öyleyse hayatımızda küçük de olsa bir şeyleri değiştirmek gerekiyor. Neler yapabiliriz? Kabul kararının öğretmiş olduğu çok güzel bir şey var. Bu terapi yaklaşımı der ki, eğer siz hayatınızda değer odaklı bir yaşam sürerseniz, değer verdiğiniz şeyler için bir şeyler yaparsanız hayatınızda daha anlamlı değişimler beraberinde gelir. Ailenize değer veriyorsanız, anne babanızı arayıp onlara minnettarlık duygunuzu dile getirmek, onlar için bir şeyler yapmak ya da ilişkilerimizi gözden geçirmek, birçoğumuz ilişkilerimize sorunlar yaşarız. Çatışmalar yaşarız. Ufak da olsa ilişkilerimizi ele almak, onlar için bir şeyler yapmak daha anlamlı, daha doyum verici ilişkiler geliştirmek. Yani aslında hayatta yapacağımız şeyler çok basit hayatımızın içinde, fakat kaçırdığımız şeyler var. Biz daha çok dünü yaşamaya, yarını yaşamaya gayret ediyoruz. Bugün kaçıyor. Bugün bizim elimizde olan bir şey. Eğer biz bugünü değiştirebilirsek zaten yarın değişecektir. Geçmişse zaten bizim değiştirebileceğimiz bir şey değil, gelecek ise kontrolümüzde olan bir şey değil, bu ve benzeri şeyler aslında hayatımızda biraz daha önemli hale gelmeli.”