Yediklerimizi vücudumuzun kullanabileceği besin maddelerine çeviriyor… Protein, kan pıhtılaştıran faktörler, enzimler, hormonlar ve proteinlerin üretiminde rol oynuyor… Ve daha pek çok görev üstleniyor. Yaşamsal öneme sahip olan karaciğerde bir miktar yağ olması olağan bir durum ve sağlığı tehdit etmiyor. Ancak karaciğerdeki yağ oranı yüzde 5’in üzerine çıkarsa, ‘karaciğer yağlanması’ olarak tanımlanıyor.
Dünyada en sık görülen kronik karaciğer hastalığı olan karaciğer yağlanmasının en önemli nedeni, günümüzün önemli bir toplumsal sorunu olan, obezite. Dolayısıyla obezitenin artışına paralel olarak karaciğer yağlanması da giderek yaygınlaşıyor. Öyle ki ülkemizde her 4 kişiden birinde, alkolden kaynaklanmayan karaciğer yağlanması tespit ediliyor. Bu nedenle ortalama 84 milyon nüfusu olan ülkemizde yaklaşık 20 milyon kişinin karaciğerinde yağlanma sorunu olduğu tahmin ediliyor. Acıbadem International Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Emine Köroğlu, siroza dönüşünceye dek belirti vermemesi nedeniyle karaciğerin ‘sinsi hastalığı’ olarak belirtilen karaciğerde yağlanmanın erken dönemde tedavi edilmesinin yaşamsal önem taşıdığını belirterek, “Bu nedenle normalden fazla kilosu, diyabet hastalığı, kolesterol yüksekliği veya insülin direnci olan hastaların kan tahlilleri ve ultrasonografinin yanı sıra ihtiyaç halinde karaciğerdeki yağlanma ile fibrozis evresini gösteren fibroscan tetkiklerini yaptırmaları son derece önemli. Zira hastalığa erken tanı konulduğunda uygulanan tedaviler sayesinde siroza, dolayısıyla organ yetmezliği ile karaciğer kanserine dönüşmesi önlenebiliyor” diyor.
Fazla alkol tüketimi karaciğer yağlanmasında önemli bir risk faktörü olsa da, her yağlanmanın nedeni olmuyor. Dolayısıyla karaciğerde yağlanma; ‘alkole bağlı’ ve ‘alkole bağlı olmayan’ karaciğer yağlanması olarak 2 gruptan oluşuyor. Alkole bağlı olmayan karaciğer yağlanması da ‘basit yağlanma’ ve NASH (non alkolik steatohepatit) olmak üzere yine 2 gruba ayrılıyor. NASH fazla kilolu, diyabet veya insülin direnci olan kişilerde görülen karaciğerde yağ birikmesi durumu olarak tanımlanıyor. Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Emine Köroğlu, basit yağlanmanın genelde önemli bir sağlık sorununa yol açmadığını belirterek, “NASH ise yağlı karaciğer hastalığının ciddi türüdür. Bu hastalarda karaciğer hücrelerinde yağlanmanın yanında iltihap hücrelerinde artış oluyor. Zamanla fibrozis dediğimiz nedbe dokusunda da artış görülüyor. Bu doku arttıkça normal fonksiyon gören karaciğer hücresi azalıyor. Bunların sonucunda siroza dönüşebiliyor. Kalıcı bir hastalık olan siroz da ilerleyerek organ yetmezliğine veya karaciğer kanserine neden olabiliyor” diyor.
Karaciğerde yağlanma genelde belirti vermemekle birlikte; nadiren halsizlik, karnın sağ üst kısmında hafif bir ağrı veya dolgunluk hissine yol açabiliyor. Bu nedenle hastalık sıklıkla başka bir sağlık problemi nedeniyle başvurulan laboratuvar tetkikleri, ultrason, tomografi veya manyetik rezonans (MR) yöntemleriyle tesadüfen tespit ediliyor.
Karaciğer yağlanmasına erken dönemde tanı konulduğunda yaşam alışkanlığında yapılan düzenlemeler ve ilaç tedavisiyle hastalığın ‘siroza’ dönüşümü önlenebiliyor. En etkili tedavi yöntemleri ise kilo kaybı ve fiziksel aktivite oluyor. Gastroentereloji Uzmanı Doç. Dr. Emine Köroğlu, “Dolayısıyla sağlıklı beslenmek ve düzenli egzersiz yapmak karaciğer yağlanmasında büyük önem taşıyor. Bunun için Akdeniz tipi beslenmeyi ve mümkünse her gün 45’er dakika yürüyüş yapmayı alışkanlık edinin” diyerek, şöyle devam ediyor: “Ayrıca kilo alımını önlemek için alkol tüketmemeli, hazır meyve suları ile gazlı içeceklerden kaçınmalısınız. Fazla kilolar verildiğinde NASH ile ilişkili olan tip 2 diyabet, insülin direnci, hiperlipidemi, hipertansiyon, kalp damar hastalıkları ve obezitenin kontrolü de kolaylaşıyor. Ancak kilo kaybınız kademeli olmalı, örneğin haftada en fazla 1,5 kilo vermelisiniz. Zira hızlı kilo vermek de karaciğerde yağlanmayı artırabiliyor”