Burdur Veteriner Hekimler Odası Başkanı Kazım Üstüner, 26-27 Kasım tarihlerinde yapılan Türk Veterinerler Birliği 50 . Büyük Kongresi, veteriner hekimlik mesleği ve hayvancılık sektörü konularında Burdurgazetesi'ne açıklamada bulundu.
Başkan Üstüner, kongrede verilen mesajın; hayvancılığın çok zor durumda olduğunu söyledi. Uzun vadeli ve tutarlı hayvancılık politikalarıyla ülke hayvancılığının mesafe alabileceğini ifade eden Burdur Veteriner Hekimler Odası Başkanı Üstüner, “Bakandan bakana değişen uygulamalarla bir arpa boyu yol alamadığımız ortada. Hala ithalat hesapları yapılıyorsa, en güzel göstergede budur. Bakanlık, hükümet hala ithalatın peşinde.” Sözleriyle taleplerini sıraladı. Çocukların dengeli beslenmesi, hayvansal protein alması konusunda okul sütü projesinin tekrar hayata geçirilmesi gerektiğini savundu.
Burdur Veteriner Hekimler Odası Başkanı Kazım Üstüner açıklamasının devamında;
“Burdur Veteriner Hekimler Odası 1992 yılında Burdur-Isparta Veteriner Hekimler Odası olarak kuruldu. 2001 yılında Isparta kendi bağımsız odasını kurduğu için, 2001 yılından bu tarafa biz de Burdur Veteriner Hekimler Odası olarak yolumuza devam ediyoruz. Bir odanın kurulabilmesi için, 50 tane üye olan veteriner hekim olması gerekiyor. Biz o zaman 1992 yılında Burdur+Isparta’yla 50’yi denkleştirmiştik. Şimdi ise Burdur Hekimler Odası’nın kendi başına 332 tane üyesi var.
Türk Veterinerler Birliği, 1954 yılında 6343 sayılı gereğince kurulmuş kamu yararına bir meslek kuruluşu. Millet sivil toplum örgütü diyor ama aslında öyle değil. Bir meslek örgütüdür. Türk Veterinerler Birliği 1954 yılında kurulmuş, 2 yılda bir büyük kongresi yapılıyor. Geçtiğimiz 26-27 Kasım tarihlerinde Ankara’da 50. Büyük Kongremizi yaptık. Burdur Veteriner Hekimler Odası’nın 7 delegesi var. Toplamda 420 delegesi, 56 il odası olan bir mesleki oluşumuz. Biz bu tür büyük kongre için Ankara’ya gittiğimizde orada, mesleğimizdeki emek vermiş şahsiyetlerle bir araya geliyoruz. Kongreden 1 gün önce Cuma akşamı meslektaşımız 3 dönem Burdur milletvekilliği yapan Ramazan Kerim Özkan, Burdur Veteriner Fakültesi’nin kurucu Dekanı Prof. Dr. Bülent Mutluer, çalışkan müdürümüz Köy Hizmetleri Müdürümüz Mehmet Yaşar, meslektaşımız Bakanlıkta görev yapmış İl Tarım Müdürlüğümüzde müdürlük yapmış Beytullah Okay, Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği Başkanı Kamil Özcan ve delege arkadaşlarla yemekli toplantı yapıp, Burdur’u masaya yatırma fırsatımız oluyor. Sektörel, meslek konuları değerlendirme anlamında da bu büyük kongrelerimiz açısından güzel buluşmalara vesile olduğunu da belirtmek isterim.
20 yıldır Ak Parti iktidarı gibi belli bir ekibin yönetimde olduğu yapı, bu kongrede el değiştirdi. Daha katılımcı, Anadolu’dan gelen odalardan seçilen meslektaşlarımızın görev aldığı bir seçim sonucunu yaşadık. Fakat 1954 yılında çıkan meslek yasamız, Ankara’da ikamet etme şartını koştuğu için katılımı ortak aklı biraz sınırlayıcı boyutu var. 1954 yılında veteriner hekimlerin bir haylisi Ankara’da oturuyormuş ama artık günümüz dünyasında Anadolu’nun en ücra köyünde bile veteriner hekim var. Eğer bunu biz Ankara’ya hapsetmeye devam edersek kafa küçük vücut çok büyük bir meslek örgütü olmuş oluyor. Umarım yasal çalışmalarla önümüzdeki günlerde bunu uygun hale getiririz diye ümit ediyorum.
Diğer boyutta kongrede sokak hayvanları sorunu sıkça dile geritirildi. Tabi biz Burdur Veteriner Hekimler Odası olarak sokak hayvanları sorunlarına duyarlı olmakla birlikte özellikle büyük kriz içinde olan büyükbaş evcil hayvanların yaşadığı sorunları daha da önemsediğimizi belirtmek isterim. Gerçekten ülke hayvancılığı büyük çalkantı içerisinde artık aile işletmeleri tasviye oluyor. Sermaye grupları hayvancılığı ele geçiriyor. Bu da sosyal doku açısından çok tehlikeli bir gidişin işaretcisi diye düşünüyorum. Özellikle üretmek yerine ithalatın tercih edilmesi hayvancılığa verilen en büyük zarar olduğu düşüncesindeyiz.
Uzun vadeli, tutarlı hayvancılık politikalarıyla ülke hayvancılığı mesafe alabilir. Yoksa bakandan bakana değişen uygulamalarla bir arpa boyu yol alamadığımız ortada. Hala ithalat hesapları yapılıyorsa, en güzel göstergede budur. Bakanlık, hükümet hala ithalatın peşinde. Eskiden okullarda süt içirme projesi vardı. Bunun bir an önce uygulamaya geçilmesi lazım. Çocuklarımızın dengeli beslenmesi, hayvansal protein alması konusunda okul sütü projesinin tekrar hayata geçirilmesi gerekiyor. Belki geçmiş dönemlerde üreticinin yaşadığı sıkıntıyı azaltmak için yapılan bir proje gibi görülsede asıl bakış açısı çocuklarımızın beslenmesi. Hayvansal proteine ulaşması noktası ile bakması gerektiğini düşünüyorum.
En son açıklanan rakamlara göre, tarım ve hayvancılığa yönelik girdilerin %183 arttığı günümüz Türkiye’sinde et pahalı demenin hiçbir anlamı yok. Ne ucuz da et pahalı. Çevredeki diğer ürünlere baktığımızda, bir de ne kadar pahalı.
Burdur için üzülerek tespit ettiğim bir notayı da paylaşmak istiyorum. Artık köyler hızla boşaldı. Boşalıyor. Kırsalda yaşayan nüfusun yaş ortalaması 58. Gençler para kazanmadığı için tarım hayvancılığa ilgi duymuyor. Şehirlere göçüyor ve işin acısı köylümüz toprağını, tarlasının üç kuruş fazla verene satıp, kurtulduğunu sanıyor. Bu gidişin iyi bir gidiş olmadığını vurgulamak isterim. Binlerce hatta on binlerce dönüm araziyi birileri topluyor, kimdir nedir inanın bildiğimiz yok! Kimin aldığı belli değli. Kaldı ki eskiden bir köyün sınırları içerisindeki üç beş dönüm araziyi, öbür köyden birisi aldığında harp çıkıyordu neredeyse. Satamazsın diye. Şimdi köylümüz tarlasını kime sattığını bilmeden basıp imzayı kurtulduğunu düşünüyor, düşünür hale getirildi. Bunun acı bir tablo olduğunun altını çizmek isterim.”dedi.
Hatice Alhan