Türkiye'yi yasa boğan ve 29 bini aşkın insanın yaşamını yitirdiği asrın felaketi beraberinde birtakım özel kararları da getirdi. Söz konusu kararların en çok dikkat çekenleri arasında OHAL de yer almakta. Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanan ve TBMM'de 9 Şubat'ta kabul edilen OHAL, depremin vurduğu 10 ilimizde 3 ay sürecek.
OHAL kapsamındaki yargı işlemleriyle ilgili olarak Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yayımlanırken bahsi geçen kararnameye göre; hırsızlık ve yağma suçlamalarında gözaltı süresi 24 saatten 4 güne çıkarılırken, savcı kararıyla bu süre 7 güne kadar uzayabilecek.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da bunu vurgularken basına yaptığı açıklamada “yağma ve hırsızlık olaylarında 134 şüpheli hakkında işlem yapıldığını” ifade ederken “75 olayda 57 şüpheli tutuklandı” diye konuşuyordu. Bölgeden gelen yağma ve hırsızlık haberlerine ilişkin atılan bu adıma dair Resmi Gazete'de gözaltı süreleri konusuna ek olarak şu ifadeler de yer almıştı:
“Tutukluluğa itiraz, tahliye talebi ve tutukluluğun incelenmesi işlemleri dosya üzerinden yapılabilecek. Tutukluluğun incelenmesi (normalde ayda bir kez yapılmakta), bir defaya mahsus olmak üzere 60 gün sonra, resen yapılacak.
Bununla birlikte Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bazı kendini bilmezler soygun yapıyorlar, marketleri soyuyorlar. İş yerlerine saldırıyorlar. OHAL ile devlet bu konudaki yetkileri eline almış ve bundan sonraki süreçte bu suistimalleri yapanlar yakalandığında gerekli müeyyideler uygulanacaktır” ifadelerini kullanmakta.
Bu noktada akıllara şu kritik soru gelmekte. Herhangi bir insanın kredi kartını, kolundaki bileziği ya da kol saatini çalmakla, enkaz altında kalmış birinin kredi kartını, kolundaki bileziği ya da kol saatini çalmak arasında nasıl bir fark bulunuyor?
Av. Kevser Yıldırım, “Hırsızlık suçu basit nitelikte ve nitelikli hırsızlık olarak iki farklı şekilde irdelenmelidir. Deprem bölgelerinde meydana gelen hırsızlık suçu nitelikli hırsızlık suçudur ve cezası daha ağır yaptırımlara tabi kılınmıştır” diyor ve konuya şöyle açıklık getiriyor:
“Öyle ki; Türk Ceza Kanunu'nda; kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından veya ölmesinden yararlanılarak ve doğal bir afetin veya sosyal olayların meydana getirdiği korku veya kargaşadan yararlanılarak işlenmesi hali, nitelikli hırsızlık suçunun halleri arasında belirlenmiştir. Böyle bir durumda suçun cezası 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası olacaktır.”
Deprem bölgesinde işlenen suçlarda bu noktalar ön plana çıkmakta. Aynı sebeplerden ötürü 10 ila 15 yıl olan yağma suçunun cezası da deprem bölgesinde 15 yıl olarak uygulanabilecek.
Av. Kevser Yıldırım aynı zamanda failin suçu gece işlemesi halinde belirlenen cezanın yarı oranında artırılacağına da vurgu yapıyor. Av. Cenk Söbe ise esasen deprem bölgesinde hırsızlık yapmak ile diğer bölgelerde yapmanın cezai olarak arasında bir fark olmadığını vurgularken Av. Yıldırım'la aynı noktaya dikkat çekiyor ve “Bununla birlikte deprem bölgesinde yapılan hırsızlık, 'kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından faydalanmak suretiyle yapılan nitelikli hırsızlık' suçunu oluşturacak olup bu da cezada ağırlaştırıcı neden olarak kanunda düzenlenmiştir” diyor.
Ayrıca Av. Yıldırım, basit hırsızlıkta 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası uygulandığını, nitelikli hırsızlık suçunda ise niteliklilik haline göre 3 yıldan 7 yıla veya 5 yıldan 10 yıla hapis cezaları verildiğini belirtiyor ve şöyle devam ediyor:
“Bu anlamda deprem sebebiyle yaşanan hırsızlık vakalarında hırsızlık suçunun en ağır cezai yaptırımının söz konusu olacağı görülmektedir.”
Peki OHAL, bu konu çerçevesinde yargılama süreçlerine nasıl etki eder? Av. Cenk Söbe, gözaltı sürelerinden örnek veriyor. Normal şartlarda CMK'nın öngördüğü sürelerin değişmeyeceğinin altını çizen Av. Söbe "Ancak..." diyerek devam ediyor:
"OHAL kararnameleri ile Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) hükümlerinde yer alan bazı haklar OHAL süresince ve OHAL bölgelerinde kısıtlanabilir veya kaldırılabilir. Örneğin deprem sonrası yayımlanan ilk kararname ile gözaltı süreleri uzatıldı, bazı yargı süreleri durduruldu” diyor.
Öte yandan “İlan edilen OHAL ve kapsamı, yönetimin imkanlarını arttırıcı, kişilerin temel haklarının kullanımını kısıtlayıcı önlemler almaya yöneliktir” diyen Av. Yıldırım, “Cezai yaptırımlar ve ceza miktarları geçmişe dönük olarak değiştirilemeyeceğinden OHAL kararının yargılama aşamasında verilecek cezalara artırıcı etkisi olamayacağını söyleyebiliriz” vurgusunu da yapıyor.
Haberglobal